|
|
 |
 KOŞMALAR
  1
  Bir adam başına mürşit olmaz
  Varıp bir kâmile danışmayınca
  Cândan geçmeyince cânân bulunmaz
  Gönül her eşyaya karışmayınca
  Kâmiller sevmezler kendi pâyesin
  Onlar kaldırmışlar dünyâ riyâsın
  Kimse bilmez hiç kimsenin mayasın
  Onla kalkıp düşüp konuşmayınca
  Sümmânî’yem görmedim hiçbir sefâ
  Her sefa dalına konmuş bin cefâ
  Her ne istedimse yokdurur vefâ
  Tarikat kulpuna yapışmayınca
  2
  Bir sözüm var hoca eyle bergüzâr
  Herkesin hurcunu yoklama hoca
  Bir çiçek ki sana olmaz yârı var
  Koparıp dalından koklama hoca
  Sebâvetten tebdil erkâna alış
  Ayrılma tevezzüh bâbına sarış
  Ahlâkta hâlim ol mülâyim konuş
  Kem sözünnen cânlar oklama hoca
  Sümmânî bu hüner kime lâyıktır
  Hâl bilmeyen bu hizmetten fâruktur
  Sen yetersin senin şâhın âyıktır
  Sen de gel ifâde yoklama hoca
  3
  Mevlâm ikrâr etti geldim cihâna
  Gözüm açtım mâil oldum o burca
  Tâlip idim hak kelâmlar okudum
  Elif kaddini dal yazar o burca
  Yazılmış alnıma kara yazılar
  Segird olan ustasını arzular
  Yeryüzünden yol kalkmıştır gaziler
  Arş yüzünden bir yol gider o burca
  Sümmânî’yem bin bir Hakk’a tapmışım
  Kırklar meclisinden hisse kapmışım
  Eğer Kâbe ise ben de bulmuşum
  Muhammed Mi’râcı çıkar o burca
  4
  Âlemi celbeder emr-i emr-i irâde
  Eyleşmek olmuyor yâren elvedâ
  Derd-i gama düştüm hadden ziyade
  Ar u gârım sadık ihvân elvedâ
  Zamana ahire uğradı müddet
  Kesildi ben için ol istirahat
  Atar yandan yanadan el kısmet
  Bezm-i cân ettiğim mekân elvedâ
  Adalette kadim gördüm Fâruk’u
  İkrârından evvel yazdı Sıddık’ı
  Gönül taleb eder hak ve hukuku
  Salır kesir sabı sübyân elvedâ
  Bir ben değil bütün âlem pür savaş
  Kutb-ı ilâhiden şem’a bu âteş
  Hasılı akraba kavim ve kardeş
  Gönül ayrı düştü yâren elvedâ
  Arzumda kârım ağyâra karşı
  Yolunda vermişim ten ile başı
  Emânet sılânın toprağı taşı
  Hasılı vesselâm her yan elvedâ
  Sümmânî gönlümü âlemde âhi
  Hıfz eyle yanında Kadir İlâhi
  Açıldı biz için hasretlik râhi
  Gönlümde sevdiğim sır cân elvedâ
  5
  Uşşâkın bâbında enver-i serdâr
  Eyledi bülbülden gülşen elvedâ
  Hakikat ilminde ihyâda tüccâr
  Gitti növbet dedi yapan elvedâ
  Bâbında fakire açardı deri
  Dâmeni zeminde semâda yeri
  Hangi deste verdi ikâz teberi
  Sağlığında oldu devrân elvedâ
  Şeref-i Pasin’in şems-i kâmeri
  Çoğunun destine veri feneri
  Hizmetinden dûr olup kesmez kerani
  Etmeğe erişen merdân elvedâ
  Hâk-i Sanamerin mücevher bendi
  Vârisi ehlullâh uşşâkın gendi
  Vatanı değişti yok değilkendi
  Beşerden göç etti rûhân elvedâ
  Severiz âşıklar Ali Babayı
  Görürsüz gözlersiz vakt-i sabâyı
  Posta vekil etti Yakub Baba’yı
  Acaba dedi mi Sümmân elvedâ
  6
  Şitâ harbi gibi cândan tipi var
  Eyyâm hoş gösterir yazı çarşıda
  Enbiyâ bir yetmiş iki kapı var
  Kapıların hangi yüzü çarşıda
  Bir gül nihân olmuş gülün gönlünde
  Şeb-i yeldâdadır bülbül gönülde
  Özü iskân olmuş kan iliğinde
  İkâz tellâlıdır sözü çarşıda
  Sanma ki hüner hâl ile olur
  Mecnûn yapar dâim bal ile olur
  Hâl ehli her zamân hâl ile olur
  Bazı dükkân olur bazı çarşıda
  Gâh ibret gösterir gâh ibret arar
  Gâh kısmet gösterir gâh kısmet arar
  Gâh nefret gösterir gâh nefret arar
  Bilmeyen der hâli sözü çarşıda
  Gâhi bahre uğrar semekte gezer
  Gâhi semâ zemin melekte gezer
  Gâhi ibret için dernekte gezer
  Bayılan fehmeder özü çarşıda
  Bir dilber sevmişem seksenlik boyu
  Yeni taze tıfıl ağlarmış mûyu
  Sümmânî sevdiğim erenler soyu
  Acaba ister mi bizi çarşıda
  7
  Meyl-i hâris olma adû ekbere
  Kalır cân bedenin tu kapısında
  Bezl-i vücût eyle nûr-ı muhtâra
  Gönül aynasını yu kapısında
  İbret için nazar eyle cihâna
  Aba-yı ecdâdın ne oldu efsâne
  İhlâsını muhkem bağla Yezdâna
  Gezme falan filan şu kapısında
  Kalbi pâk olanın hulûsu hastır
  Âşığı maşûka çeken ihlâstır
  Nefse aldananın aynası pastır
  İsyân pâk olur mu bu kapısında
  Sümmânî bu bahre dalmak istersen
  Derûnan bir merhem çalmak istersen
  Cânın cânânını görmek istersen
  Tecellî gösterir hû kapısında
  8
  Bu fâni dünyâyı ziynet etmeden
  Yarattı fazlından nûru bir Hüdâ
  Mağrib meşrık zemin semâ dört köşe
  Altı günde bina kurdu bir Hüdâ
  Bu fâni dünyâyı ziynet etmeden
  Yarattı fazlından nûru bir Hüdâ
  Mağrib meşrık zemin semâ dört köşe
  Altı günde bina kurdu bir Hüdâ
  Balık içinde affetti Yunusu
  Fark etmedi gece ile gündüzü
  Hak yaratmış ayı günü yıldızı
  Dü dünyânın şol vakârı bir Hüdâ
  Sümmânî aşk ile eyle ibâdet
  Yedi tamu vardır sekiz de cennet
  Yaratmıştır yetimiş iki millet
  Aziz kıldı peygamberi bir Hüdâ
  9
  Bir menzile başa kadar varmasan
  Sen o yola kervan olsan ne fayda
  Bir dilberin makamına konmasan
  Hayâl ile mihmân olsan ne fayda
  Bir ikbâl ki kara olur kalemde
  Sözü hor görünür her bir kelâmda
  Bir güzel ki seni sevmez âlemde
  Yâ sen ona hayrân olsan ne fayda
  Arabi Farisi dilin olmasa
  Bülbüle münasip gülün olmasa
  Asla bir meslekte elin olmasa
  Dava ile sultân olsan ne fayda
  Deli gönül bu isyandan beridir
  Bir âh çekse dağı taşı eritir
  Her bir güzel bir yiğidin yâridir
  Elin güzeline baksan ne fayda
  Gel Sümmânî yaradanı zikreyle
  Verdiği nimete dâim şükreyle
  Yamân kişi tâ ezelden fikreyle
  Başa geçip pişmân olsan ne fayda
  10
  Dertsiz iken dert ehlinden dert aldım
  Aşkın ocağına göz baka baka
  On birinde bir ustamdan vird aldım
  Gûş eyledim kâmile yaz baka baka
  Lâleyi sünbülü giyinmiş dağlar
  Gitti şitâ geldi müzeyyen çağlar
  Uyandı ağaçlar bezendi bâğlar
  Bizlere gelmiyor yaz baka baka
  Kan ağlar dîdeler nem ile geçti
  Arzusun bulanlar dem ile geçti
  Şu bizim tecellî gam ile geçti
  Tutmadı gönlümüz söz baka baka
  Cânân der ki maksût ili görünmez
  Perişan bağrımın gülü görünmez
  Yâr der ki Sümmânî kulu görünmez
  Usandım cânımdan göz baka baka
|
|
 |
|
|
|
Bir adam başına mürşit olamaz
Varıp bir kâmile danışmayınca
Cândan geçmeyince cânân bulunmaz
Gönül her eşyaya karışmayınca
Kâmiller sevmezler kendi pâyesin
Onlar kaldırmışlar dünyâ riyâsın
Kimse bilmez hiç kimsenin mayasın
Onla kalkıp düşüp konuşmayınca
Sümmânî’yem görmedim hiçbir sefâ
Her sefa dalına konmuş bin cefâ
Her ne istedimse yokdurur vefâ
Tarikat kulpuna yapışmayınca
NE FAYDA
Bir menzile başa kadar varmasan
Sen o yola kervan olsan ne fayda
Bir dilberin makamına konmasan
Hayâl ile mihmân olsan ne fayda
Bir ikbâl ki kara olur kalemde
Sözü hor görünür her bir kelâmda
Bir güzel ki seni sevmez âlemde
Yâ sen ona hayrân olsan ne fayda
Arabi Farisi dilin olmasa
Bülbüle münasip gülün olmasa
Asla bir meslekte elin olmasa
Dava ile sultân olsan ne fayda
Deli gönül bu isyandan beridir
Bir âh çekse dağı taşı eritir
Her bir güzel bir yiğidin yâridir
Elin güzeline baksan ne fayda
Gel Sümmânî yaradanı zikreyle
Verdiği nimete dâim şükreyle
Yamân işi tâ ezelden fikreyle
Başa geçip pişmân olsan ne fayda
|
|
Bilmezsen ilm-i ibare
İrfanda mahsun olursun
Bir ibare bir dubara
Lisanda mahsun olursun
Refik olursun hizana
İşin uğramaz düzene
Ekme tohumun hazana
Harmanda mahsun olursun
Sen sana bak eyle nazar
Sen sana bak kime benzer
Sermayesiz açma pazar
Dükkanda mahsun olursun
Sen sana bak eyle yazık
Sen senin yolan al azık
Sefinen çıkarsa bozuk
Ummanda mahsun olursun
Sümmani söyler eş’arı
Her yerde açmaz esrarı
Benim demezse muhtarı
Divanda mahsun olursun
|
|
İşitme her sözü ol guş-u sağır
Beladan sakınmak noksanlık mıdır
İmkansız bir işe bağır ha bağır
Barbarlık eylemek insanlık mıdır
Söz söyle gönlünün iktidarınca
El elden üstündür arşa varınca
Süleyman’a söz öğretti karınca
Maslahat dinlemek nadanlık mıdır
Arifler her vakit nasihat eyler
Aklı olmayanlar öğüdü neyler
Dost dostun her sözü yüzüne söyler
Doğru söz söylemek düşmanlık mıdır
Sümmani daima ilimden bıkmaz
Aklı olan yoldan kenara çıkmaz
Yiğit odur gücü yettiğin yıkmaz
Ölmüşü öldürmek aslanlık mıdır
|
|
|
|
 |
|
|
|
|